Kişisel gelişim


BÜYÜK DÜŞÜNMENİN BÜYÜSÜ

Dr. David J. SCHWARTZ

            Büyük insanlar dünyayı düşüncelerin yönettiğini görenlerdir.
                                                                                              EMERSON

            Sadece bilgi depolamak için değil, düşünmek için aklı kullanmak.

            Nesnelere, insanlara ve kendine değer katmak.

            Önemsiz ayrıntıları aşarak düşünmek ve önemli olana konsantre olmak.

            Fikirlerden yararlanmak ve onları geliştirmek.

            Yaptığınız her şeyde birinci sınıf olmak.

            Canlı, coşkulu olmak.

            Diğer insanların desteğini sağlamak.

            Girişimciliği geliştirmek.

            Her engelden bir şey kazanmak.

            Kesin hedefler belirleyerek enerjiyi katlamak.


BAŞARI

            İnanç, güçlü inanç, aklı, yol ve yöntemler ile nasıl yapılırı bulmak üzere harekete geçirir. Başaracağınıza inanmanız başkalarının size güven duymalarına neden olur.

            İnanç yapma gücünü harekete geçirir.

            İnanın, gerçekten inanın, başarabilirsiniz ve başaracaksınız.

            “ Tamam bir deneyeceğim ama bu işin olacağını sanmıyorum. ” tavrı başarısızlığı getirir.

            Endişeleri düşünürsen, başarısız olursunuz. Zaferi düşünürsen, başarılı olursun.

            Lidere saygı duymak iyidir. Ondan öğrenin. Onu gözleyin. Onu inceleyin. Ama ona tapmayın. Daha iyi olabileceğinize inanın.

Kişi kendi düşüncelerinin ürünüdür.

Girişimcilik ruhu çok önemlidir. Kendimi değerli görmem gerekiyor.

Kendinize inanın güzel şeyler olmaya başlar.


İNANÇ GÜCÜNÜ GELİŞTİRMEK

1.   Başarıyı düşünün, başarısızlığı düşünmeyin.
2.   Kendinize hep düşündüğünüzden daha iyi olduğunuzu anımsatın.
3.   Büyük düşünün.

            Bir eğitim programı 3 şey yapmalıdır.
1.   İçerik sunmalı ( Ne yapmalı )
2.   Metot sunmalı ( Nasıl yapmalı )
3.   Sonuç vermelidir.

            Mükemmel bir laboratuarınız var ( İnsanlar ). Size düşen deney ve gözlem yapmak.

            Neden bazı insanların bir çok arkadaşı var da bazılarının bir kaç tane var?

            İnsanlar neden bir kişinin söylediğini memnuniyetle kabul ediyor da, aynı şeyi söyleyen bir başkasını dikkate almıyorlar? Neden John bu kadar başarılı da Tom değil.


ÖZEL BİR ÇALIŞMA

            Bildiğiniz, tanıdığınız en başarılı ve en başarısız iki insan seçin ve bunların özelliklerini gözlemleyin.

            Önemli olan ne kadar zekaya sahip olduğunuz değil, sahip olduğunuz zekayı nasıl kullandığınızdır. IQsu 100 olan olumlu, iyimser ve işbirliği yapan kişi IQsu 120 olan olumsuz, karamsar ve işbirliği yapmayan kişiden daha çok saygı görür ve daha büyük başarılar elde eder.

            Einstein’a 1 mil kaç feettir? diye sormuşlar.
            Einstein: Bilmiyorum. Herhangi bir referans kitabından iki dakikada bulabileceğim gerçeklerle neden beynimi doldurayım,demiş.

            Bilgiye nasıl ulaşabileceğini bilme yeteneği, aklı gerçekleri depolamak için kullanmaktan çok daha önemlidir.

            Bilgi yarışmasında her türlü saçma sapan soruları bile bilen bir adama kaç lira verilir? Hiç verilmez. Bu adam hiç düşünemez. Sadece ezberleyebilir. Bu adam bir ( insan - ansiklopedi ) bilgi deposudur.

            Problem çözebilecek, yeni fikirler üretebilecek insanlar lazım. Düş kurabilen, sonrada düşüyle pratik uygulama geliştiren insanlara ihtiyaç vardır.


KENDİNİZE GÜVEN DUYGUNUZU GELİŞTİRİN

            Nelerden korkarız ve neden? İçinizdeki korkuyu yenmelisiniz, sudan korkanları suya atarlar. İçinizdeki korku canavarını yenin.

            Eylem korkuyu tedavi eder. Öte yandan kararsızlık, erteleme korkuyu besler büyütür.

            Zor problemlerle karşılaştığımızda, harekete geçene dek korku içinde bekleriz. Umut başlangıçtır. Ama zafer kazanmak için umudun harekete gereksinimi vardır.

            Aşağıda bazı korku türlerini tedavi niteliğindeki eylemler vardır.

            KORKU TÜRÜ: Kişisel görünümden dolayı.
EYLEM: Görünüşünüzü düzeltin. Berbere gidin. Ayakkabıları parlatın. Giysilerinize dikkat edin.

            KORKU TÜRÜ: Önemli bir müşteriyi kaybetme korkusu.
            EYLEM: Daha iyi hizmet vermek için iki misli çalışın. Müşterinizin size duyduğu güveni zedeleyen her şeyi düzetin.

            KORKU TÜRÜ: Sınavlarda başarısız olma korkusu.
            EYLEM: Endişeyle geçen zamanı çalışmayla geçen zaman haline getirin.

            KORKU TÜRÜ: Bütünüyle kontrolünüz dışında olan şeylerden korkma.
            EYLEM: Dikkatinizi tamamen başka bir şeye verin. Bahçede çiçeklerle meşgul olun. Çocuklarınızla oynayın. Sinemaya gidin.

            KORKU TÜRÜ: Diğer insanların ne düşüneceği veya korkusu.
            EYLEM: Yapmayı planladığınız şeyin doğru olduğundan emin olun. Sonra onu yapın. Şimdiye kadar yaptığı işten dolayı eleştiriye uğramayan yoktur.

            KORKU TÜRÜ: Bir yatırımda bulunmak veya bir ev satın alma korkusu.
            EYLEM: Tüm unsurları analiz edin, sonra karar verin. Verdiğiniz karara bağlı kalın. Kendi değerlendirmenize güvenin.

            KORKU TÜRÜ: İnsanlardan korkma.
            EYLEM: Onları tanıma sanatını öğrenin.

            Bellek bankanıza sadece olumlu düşünceler yatırın. Motorumuza bir avuç pislik döksek ne olur. Çalışan motor işlevini yapamaz hale gelir. Olumsuz düşüncelerde zihinsel motorumuzda aynı etkiyi yapar. Endişe gerilim ve aşağılık duygusu oluşturur.

            Bellek bankanızdan sadece olumlu düşünceler çekin. Geçmişime ait hatırladığım olumlu hiçbir şey hatırlamıyorum dememek için, ne yatırırsanız onu çekersiniz.

            Psikolojik açıdan problemin tedavisi, kişinin bellek bankasından olumsuzları çekmeyi bırakıp olumlu şeyleri çekmeyi öğrendiğinde etkisini göstermeye başlar.


GÜVEN GELİŞTİRMEK İÇİN

1.   En ön sırada olun. Pek çok insan arkada oturmak için mücadele eder. Niçin? Fazla dikkat çekmemek için. Çünkü kendilerine güvenleri yoktur. Önde oturmak güven getirir.
2.   Göz teması kurmaya çalışın.
            Gözünüzün içine bakmayan insan hakkında, şu sorular akla gelir:
·      Ne saklamaya çalışıyor?
·      Neden korkuyor?
·      Bir şey mi söylemek istiyor?

            Göz temasından kaçınırsanız kendiniz hakkında iyi bir şey söylemiş olmazsınız. “ Korkuyorum, güvenim yok. ” dersiniz. Bu korkuyu diğer insanın gözünün içine bakmayı sağlayarak yenin.

            Böylece ona “ Dürüstüm ve açığım. / Sana söylemekte olduğum şeye inanıyorum. / Korkmuyorum. / Kendime güveniyorum. ” dersiniz.

3.   Yüzde 25 daha hızlı yürüyün.
            Darbe yemiş, yoksulluk içindeki insan ayaklarını sürükleyerek ve tökezleyerek yürür. Kendine güveni sıfırdır. Yürüyüş biçiminiz ufaktan bir yarış olsun, size güven verecektir.

4.   Düşüncelerinizi çekinmeden söylemeyi deneyin.
            Toplantılarda gönüllü olarak bir şey söyleyin. Yorum yapın. Öneri getirin. Soru sorun. Konuşan son insan olmayın.

5.   Kocaman gülümseyin.
            Şu küçük testi yapın. Kendinizi yenilmiş gibi hissetmeyi ve aynı zamanda büyükçe gülümsemeyi deneyin. Koca bir gülüş size güven duygusu verir. Korkuyu yener. Endişeyi kovar. Karamsarlığı alaşağı eder. Gerçek bir gülüş değerlerinin muhalefetini eritir, hem de o anda size kızmayı karşıdaki sürdüremez.

            Çok duymuşumdur. “ Evet, ama bir şeyden korktuğumda veya bir şeye kızdığımda, kendimi gülümseyebilecek gibi hissetmiyorum. ” Elbette hissetmeyeceksin. Kimse hissetmez. İşin püf noktası kendimize “ Gülümseyeceğim ” diye emrivaki yapmaktır. Ve gülümseyin. Gülümsemenin gücünden yararlanın.

            Düşüncemizin büyüklüğü, başarımızın büyüklüğünü belirler.

            Benim en büyük zayıflığım nedir? Bunu tespit etmek gerekir.

            BİZ KELİME VE DEYİMLERLE DÜŞÜNMEYİZ. BİZ SADECE RESİM VE GÖRÜNTÜLERLE DÜŞÜNÜRÜZ!

            Kelimeler düşüncelerin hammaddeleridir. Konuşurken veya okurken o şaşırtıcı cihaz ( beyin ) kelime ve deyimleri otomatik olarak zihinsel resimlere dönüştürür. Her kelime veya deyim birbirinden az da olsa farklı zihinsel resimler yaratır.

            Büyük düşünenler gerek kendi, gerekse başkalarının zihinlerinde olumlu, ileriye dönük, iyimser resimler yaratmada uzmanlaşmış kişilerdir. Büyük düşünmek için, büyük olumlu zihinsel görüntüler üreten kelime ve deyimler kullanmalıyız.

            Dünyanın bizim üstümüze koyduğu fiyat etiketi, bizim kendimize biçtiğimiz değerle neredeyse aynıdır.

1.   Kendinizi ucuza satmayın. Sahip olduğunuz meziyetlerin üstünde yoğunlaşın. Siz düşündüğünüzden daha iyisiniz.
2.   Büyük düşünenlerin sözlüğünü kullanın. Zafer, Umut, Mutluluk, Zevk, vb. kelimeler.
3.   Vizyonunuzu zorlayın. Sadece ne olduğunu değil, ne olabileceğini de görün. Nesnelere, insanlara ve kendinize değer katın.
4.   İşinizi önemseyin. Mükemmel yapın. Daha iyi nasıl yapabilirim?
5.   Sıradan şeylerin ötesinde düşünün. Kendinize şunu sorun: “ Gerçekten önemli mi? ”

            İyi bir konuşma yapmak için ne gerekir? Konuşacağı şey konusunda yeterli bilgiye ve onu diğer insanlara anlatmak için yoğun bir isteğe sahip olunmalı.

            “ Ben işimi yapıyorum ve bu bana yeter. ” tutumu küçüktür ve olumsuz bir düşüncedir.

            Nesnelere sadece olduğu gibi değil, nasıl olabilecekse o şekilde de bakın. Hayalde canlandırma her şeye değer katar. Büyük düşünen kişi her zaman gelecekte ne yapabileceğini hayalinde canlandırır. Mevcut duruma takılıp kalmaz.

            Müşteriyi keserseniz bir daha yumurta alamazsınız.

            Ne olabileceğini de görün. Sadece olanı değil.


DEĞER KATMA PRATİĞİ

            Nesnelere değer katmayı deneyin. Nesneleri daha değerli yapacak fikirler arayın.

            İnsanlara değer katmayı deneyin.

            Kendinize değer katmayı deneyin.

            Olumsuz bir tutum içine gireceğinizi hissettiğiniz an kendinize sorun; “ Gerçekten önemli mi? Kavga etmeye değer mi? ”


YARATICI DÜŞÜNME

            Bir şeyi yapmak için yeni ve gelişmiş yollar bulmaktır.
            Yapabileceğinize inanın. Herhangi bir şeyi yapmak için önce onun yapılabileceğine inanmanız gerekir. Böylece yaratıcı düşüncelerin yolu açılır. “ İçinizden kaç kişi gelecek 30 yıl içerisinde hapishanelerin kaldırılabileceğine inanıyor? ” sorusunu sorun ve olumsuz düşünceleri dinleyin. İnsanları olumlu düşündürün ve dinleyin.

            İNANDIĞINIZ ZAMAN, AKLINIZ O ŞEYİ YAPMANIN YOLLARINI BULUR. Bu deney sadece bir şeyi göstermektedir. Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümler bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.

            Bir işin iyi yapılması için bir çok yol vardır. Aslında o iş kaç kişiye verilmişse o kadar çok.
                                                                                              GREENWALT

            Kaç tane yaratıcı zeka varsa, o kadar en iyi yol vardır.

            Donmuş olan hiçbir şey büyümez. Eğer geleneğin akıllarımızı dondurmasına izin verirsek yeni fikirler filizlenemez.

            Geleneklerin aklınızı doldurmasına izin vermeyin. Yeni fikirlere açık olan.


GELENEKSEL DÜŞÜNCEYİ AŞMAK İÇİN

            Yeni fikir ve önerilere açık olun. İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok, aptalca gibi kelimelere aldırmayın.

            Bulunduğunuz yerin en iyi süngeri siz olun.

            Yeni şeyleri deneyen bir kişi olun. Sabit, rutin şeyleri kırın.

            İlerici olun, gerici olmayın. Nasıl daha iyi yapabilirim?

            Daha önce çalıştığım yerde böyle yapardık, burada da böyle yapacağız yerine; oradakinden daha iyi burada nasıl yaparız düşüncesi hakim olmalı.

            Haftalık gelişme programı.
            Müşteriler: Taksitler, Çocukları mağazaya nasıl çekerim, onları çekmek aileleri çekmem demek, Oyuncak koyulur, Müşterilerim için ne tür ilginç birşey yapabilirim, 1000. kişiye özel hediye, vb.
            Çalışanlar: Az elemanla, çok iş nasıl olur?, Daha verimli nasıl çalışırlar?
            Mallar: Malları yerleştiriş biçimi, kalitesi.
            Promosyon: Çekilişler.
            Kendim: İşi nasıl ilerletebileceğim konusunda fikirler üretirim.

            Yaptığını daha iyi yap, işin kalitesini arttır; yaptığının daha fazlasını yap, işin miktarını arttır. Kendinize şunu sorun; daha iyi nasıl yapabilirim? Daha çok nasıl yapabilirim?

            Bir şeyin yapılmasını istiyorsan onu meşgul bir insana ver.

            Sormayı ve dinlemeyi öğrenin. Kişi ne kadar büyükse, sizin konuşmanızı sağlamak üzere sizi cesaretlendirme eğilimi de o kadar fazladır. Ne kadar küçükse de size öğüt verme eğilimi o denli yüksektir.

            BÜYÜK İNSANLAR DİNLEMEYİ, KÜÇÜK İNSANLAR KONUŞMAYI TEKELLERİNE ALIR.

            Diğerlerinin fikirleri sizin fikirlerinizin doğmasında bir kıvılcım etkisi yapmaya yarar. Böylece zihniniz daha yaratıcı olur.

            Problemi sunun sonra dinleyin.

            Konuşmakla hiçbir şey öğrenemeyiz. Ama sorup dinleme ile öğrenmenin sınırı yoktur.

            Kendinizi geliştirmek için;
1.   Mesleğinizle ilgili profesyonel bir gruba katılın.
2.   Mesleğinizle ilgisi olmayan profesyonel bir gruba katılın.

            Fikirler çabuk bozulan besinler gibidir. Onları koruma altına alın.
1.   Fikirlerinizi bir kağıda yazın. Kağıt kalem taşıyın. Fikir her yerde gelebilir. WC de bile.
2.   Fikirlerinizi gözden geçirin. Değerini yitirenleri atın. İşe yarayacağına inandıklarınızı saklamaya devam edin. Ama dikkat edin fikir hazineniz çöplüğe dönüşmesin.
3.   Fikirlerinizi ekin ve gübreleyin. Büyütün. Üzerinde düşünün.
4.   Fikri başka fikre bağlayın. Fikrinize benzer olduğuna inandığınız tüm kitapları okuyun. Tüm bakış açılarını araştırın.

Fikri kağıt üzerinde şekillendirin. Bunun iki mükemmel sebebi vardır. Bir fikir gözle görülür forma girdiğinde onu her açıdan görebilirsiniz. Eksikleri anlaşılır. Parlatmak için neler yapılması gerektiğine karar verirsiniz. Sonra fikirlerde başkalarına satılmalıdır. Müşterilere, işçilere, patrona, arkadaşlara, yatırımcılara. Birisi o fikri satın almalıdır. Aksi halde fikrin hiçbir değeri yoktur.

            KENDİSİNİ ÖNEMLİ GÖRMEYEN KİŞİ ÖNEMLİ BİRİ DEĞİLDİR.

            Düşünme biçiminiz hareket biçiminizi belirler. Hareket biçiminiz de, buna bağlı olarak, diğer insanların size nasıl tepki göstereceklerini belirler.

            Doğru giyinin yoksa, bunun bedelini ödeyemezsiniz.

            Doğru giyinin, önemli görünün karşılığını her zaman alırsınız.

            Kendinizi ne kadar iyi paketleyip sunarsanız, o kadar kabul görürsünüz.

            Görünümünüz sizinle ve diğer insanlarla konuşur. Onun şöyle söylemesini sağlayın. İŞTE KENDİSİNE SAYGISI OLAN BİR KİŞİ, ÖNEMLİ BİR KİŞİ. ONA BU ŞEKİLDE DAVRANIN.

            Yanlış ama insanlar görüntüsüne göre yargılanıyor.

            Ne olduğunuzu düşünüyorsanız osunuz.

            İşlerimize yaklaşım biçimimiz, bizim altımızda çalışan insanların işlerine yaklaşımlarını belirler. Siz kaytarırsanız, onlar da kaytarırlar.

            Başarılı insanların önemli bir özelliği vardır: COŞKU

            Astların daha iyi çalışması için öneri:
1.   İşinize karşı her zaman olumlu tutumlar sergileyin. Böylece astlarınız doğru bakış açısını seçecektir.
2.   İşinize her gün geldiğinizde kendinize şunu sorun: Her açıdan bakıldığında taklit edilmeye değer biri miyim? Alışkanlıklarımın hepsini de astlarımda gördüğümde beni mutlu edecek mi?

            Kendiniz için kendinizi kullanarak kendinizi tanıtmak. En önemli özelliklerinizi, üstün yönlerinizi belirleyin. Sonra da bu özelliklerinizi kağıda dökün. Günde en az bir defa bunu okuyun. Cesaret isteyen her işten önce okuyun.

            Hangi durumlarda olursanız olun, kendinize şu soruyu sorun: Bu önemli bir insanın yapacağı bir şey mi?

            Büyük adamlar, büyük fikirlere gülmez.

            Size bir şeyin yapılamayacağını söyleyen insanlar hemen her zaman başarısız insanlardır. Bir şeyi yerine getirme açısından olsa olsa sıradan ve ortalama seviyededirler. Bu tür insanların fikirleri zehirleyicidir.

            Kurduğunuz arkadaşlıklar sizi tanımlar. Tencere düşer, kapağını bulur.

            Doğru düşünen grubun içinde olduğunuzdan emin olun.

            Çevrenizdeki olumsuz düşünceleri dikkate almayın.

            İlerlemeyi düşünen insanları izleyin. Onlarla yükselin.

            Tavsiyeleri, işi bilen insanlardan almayı kural edinin.

            Başkalarının aklından geçenleri okuyabilir misiniz? Bu çok kolay.

            Ne düşünüyor olduğumuz yaptığımız şeylerde kendisini gösterir. Tutum ve davranışlar aklımızın aynasıdır. Düşüncelerimizi yansıtır.

            Tutum ve davranışları ifadeler ve ses tonları aracılığıyla okuruz. Tutum ve davranışlar farkı yaratır.

            Şu üç tutumu geliştirin:
1.   Ben canlıyım tutumu geliştirin
2.   Sen önemlisin tutumu geliştirin
3.   Önce hizmet tutumu geliştirin


SOSYAL ÇEVRENİZİ BİRİNCİ SINIF YAPMANIN YOLU

            Yeni grupların içine girin.

            Bakış açıları sizden farklı insanlarla arkadaşlık kurun.

            Ufak tefek ve önemsiz şeyler üzerinde durmayan kişilerle arkadaş olun.

            Fikirleriniz ve konuştuklarınızdan çok evinizin büyüklüğü ve sahip olduğunuz ve olmadığınız eşyalarla ilgilenen kişiler, küçük insanlardır.

            Kendinize yakın arkadaş olarak küçük şeylerle ilgilenen insanlar seçerseniz, siz de giderek küçük şeyler düşünen bir kişi haline gelirsiniz.


SEN ÖNEMLİSİN TUTUMU GELİŞTİRİN

            Her birey, Afrika’da da olsa Amerika’da da yaşasa, cahilde olsa, zeki de, medeni de olsa, ilkel de, gençte olsa, yaşlı da önemli olduğunu hissetmek arzusuna sahiptir.

            Birine önemli olduğunu hissettirirseniz, sizin için daha çok şey yapar.

            İnsanları beklemeyen bir otobüs şoförü, bir insana özel ilgi gösteriyor ve onu bekliyordu. Niçin? Çünkü o şahıs şoförü her sabah özel bir günaydın ile selamlıyordu. Sözleriyle şoförün kendisini 180 kişilik bir jeti uçuran pilot kadar önemli olduğunu hissetmesini sağlıyordu.

            Küçük insanların kendilerini büyük insan gibi hissetmelerini sağlarsanız karşılığını daima alırsınız.

            Sadece şu insanların içinde önemli oldukları hissini uyandırabilirseniz. Müşteriler sizden daha çok alışveriş yapmaya başlar, personeliniz sizin için daha çok çalışır, arkadaşlarınız size yardım etmek için kendi işlerini bırakır, patronunuz size yardımcı olabilmek için daha fazlasını yapar.

            Tekrar tekrar söylüyorum başarıya ulaşmak için önemli olduğunuzu hissetmelisiniz.

            Başkalarının kendilerini önemli hissetmelerine yardımcı olmak size ödül kazandırır, çünkü bu sayede siz de daha önemli olduğunuzu hissedersiniz. Deneyin görün.

            Taktir etmede tecrübe sahibi olun. Diğer insanların yaptıklarından dolayı onları taktir edeceğinizi bilmelerini bir kural haline getirin. Bir kişiyi dikkate alınmadığı hissine asla ve asla kaptırmayın. Taktir etmeyi alçak ve samimi bir gülümsemeyle uygulayın. Bir gülümseme başkalarının onları fark ettiğini ve onlara saygıyla yaklaştığınızı hissetmelerini sağlar.

            Taktir etmeyi, başkalarının onlara ne kadar bağımlı olduğunu bilmelerini sağlayarak tatbik edin. Samimi bir “ Mustafa sensiz ne yapardık? ” sözü insanlara gerekli oldukları hissini verir. Ve insanlar gereli olduklarını hissettiklerinde hem daha çok, hem daha iyi iş yaparlar.

            Dürüst, kendinize özgü komplimanlar kullanarak insanları taktir edin. İnsanlar komplimanlarla büyür ve gelişir. Kişi iyi iş yaptığı ve önemli birisi olduğu konusunda emin edilmek ister. Övgüyü sadece büyük başarılar için saklamanız gerektiğini sanmayın. İnsanları küçük şeylerle ilgili olarak da övün, görünümleri, rutin işlerini yapma tarzları, fikirleri, yardımseverlikleri. Onları özel olarak arayın ve ziyaret edin.

            İnsanları çok önemli kişiler, önemli kişiler, önemsiz kişiler diye sınıflandırmak için zaman ve enerji harcamayın. İstiyorsanız ister çöpçü olsu, isterse bir şirketin genel müdür, sizin için herkes önemlidir. Bir insana ikinci sınıf muamelesi yapmak, size birinci sınıf sonuçlar kazandırmaz.

            İnsanlara ismiyle hitap etmede tecrübe sahibi olun. İsim doğru telaffuz edin ve doğru yazın. Eğer bir kişinin ismini hatalı telaffuz eder veya yazarsanız, kişi onun önemsiz birisi olduğuna inandığınızı düşünecektir.

            İyi tanımadığımız kişilerle konuşurken adının önüne sürekli, Bay, Bayan, Sayın gibi, gerekli sıfatları koymayı unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini önemli hissetmesinde inanılmaz yardımcı olur.

            Zaferin karşılığını almayın. Onun yerine yatırım yapın. Övgü kuvvettir. Üstlerinizden aldığınız övgüyü elemanlarınıza dağıtın. Böyle yapar performanslarını arttırmak üzere onları teşvik etmiş olursunuz.

            Bu gün eşimi ve ailemi mutlu etmek için ne yapabilirim? Aileniz için sürekli özel şeyler yapın. Pahalı bir şey olması gerekmez. Önemli olan düşünüyor olmaktır. İşin püf noktası ailenize her şeyden çok önem verdiğinizi göstermenizdir.


ÖNCE HİZMET

            Benzinlikte arabamın iç camını da sildiler çok memnun oldum. Oradaki görevliler bana uzaktan geliyor, bir daha gelme mantığıyla yaklaşmadılar. Önce hizmet anlayışıyla hareket ediyorlardı. Her geçişimde oradan benzin aldım.

            Önce hizmeti düşünün ve para kendiliğinden gelir. Daima “ önce hizmeti düşün ” tutumu her durumda karşılığını öder.

            Önce hizmet verin para kendiliğinden gelir.

            İnsanlara daima beklediklerinden fazlasını verin.

            Başarı diğer insanların desteğine bağlıdır.

            İnsanlara karşı olumlu düşünün. Böyle yaptığında sizden hoşlanacak ve sizi destekleyeceklerdir.

            Başkan Lyndon JOHNSON, başkan olmadan önce başarı için 10 maddelik bir liste oluşturdu:
1.   İsimleri unutmamayı öğren. Bu konuda başarısızlık ilginin yeterli olmadığını gösterir.
2.   Rahat bir insan ol ki insanlar seninle birlikteyken sıkıntı duymasın.
3.   Telaşsız, sakin bir insan ol ki etrafındaki olayları sağlıklı değerlendirebilesin.
4.   Bencil olma. Çevrende her şeyi biliyorum havası uyandırma.
5.   Her şeyle ilgili ol ki insanlar seninle olmaktan bir şeyler elde etsin.
6.   Kişiliğindeki derme - çatma özellikleri bulup onlardan kurtulmaya çalış.
7.   Kafandaki yanlış anlamalardan kurtulmaya çalış, içini boşalt.
8.   Bir kişinin başarısı karşısında onu kutlama ve üzüntülü durumlarda taziyelerini bildirme fırsatlarını hiçbir zaman kaçırma.
9.   Samimi bir şekilde yapmayı öğrenene dek insanlardan hoşlanmaya çalış.
10. İnsanlara manevi güç ver, onlar da sana içten karşılık verir.

            Arkadaşlık kurmada ilk adımı siz atın. Liderler hep böyle yapar.

            Dostluk kurma işini karşınızdaki insana bırakırsanız fazla dostunuz olmaz.

            “ Önce onlar bizi arasın ” , “ ilk adımı onlar atsın ” , “ önce o konuşsun ” , bunların hepsi yanlış tutumlardır.

            Ortalıktaki en önemli kişi kendini tanıtmada en aktif olan kişidir.

            İlk adımı siz atın başarılı gibi olun. İnsanlarla tanışmak için yolunuzu değiştirin. Utangaç olmayın. Sıradışı olmaktan korkmayın. Karşınızdaki kişinin kim olduğunu öğrenin ve sizin kim olduğunuzu öğrenmesini sağlayın.

            Hiç kimsenin mükemmel olmadığını kabul edin. Bazıları diğerlerine göre daha mükemmeldir. Ama hiç kimse tam anlamıyla mükemmel değildir.

            Karşınızdaki kişinin farklı olma hakkının olduğunu kabul edin. Bir kişinin yaptıklarını tasvip etmeyebilirsiniz, ama öyle yapıyor diye de sevmemezlik etmemelisiniz.

            Reformcu olmayın. Kendi fikrinizin olması bir haktır. Ama zaman zaman kendinize saklamanız çok daha iyidir. Hayat felsefenize yaşa ve yaşat ilkesini de katın.

            Bir kişide onu sevecek, taktir edecek yönler bulun, sevmeyecek değil. Başkalının üçüncü bir kişi hakkında önyargıya sahip olmanızı sağlamalarına izin vermeyin. İnsanlara karşı olumlu şeyler düşünün. Böylece olumlu sonuçlar alırsınız.

            En çok konuşan kişi ile en başarılı kişinin aynı olması çok az bir ihtimaldir.

            Dinlemenin karşılığını alırsınız.

            Kişi ne kadar başarılıysa muhabbet cömertliği konusunda o denli deneyimlidir. Yani karşısındaki kişiyi kendisi, görüşleri, başarıları, ailesi, işi, problemleri hakkında konuşmaya teşvik eder.

            Muhabbet cömertliği 2 biçimde başarının artmasını sağlar.
1.   Muhabbet cömertliği dostluklar kazandırır.
2.   Muhabbet cömertliği insanlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanızı sağlar.

            Sıradan insan dünyada herşeyden çok kendisi hakkında konuşmayı tercih eder. Ona bu şansı verdiğinizde bundan dolayı sizi çok sever. Muhabbet cömertliği arkadaş sahibi olmanın en kolay ve en basit ve en emin yoludur.

            Muhabbetlerin çok konuşanı olmayın. Dinleyin, arkadaş edinin, öğrenin.

            İşler yolunda gitmediği zaman iki şey yapın:
1.   Kendinize şunu sorun: “ Bir sonraki imkanı hak etmek için ne yapabilirim? ”
2.   Cesaretinizi kırarak zaman ve enerji kaybetmeyin. Kendinizi azarlamayın. Gelecek sefere kazanmanın planını yapın.

            Sadece düşünmekle hiçbir şey olmaz.
                                                                                              John WANNAMAKER

            Şimdi gözlüğü ile bakarsanız, bir şeyi yerine getirebilirsiniz. Ancak birgün veya bir ara gözlüğü ile bakmak çoğunlukla başarısızlık getirir.


GİRİŞİMCİLİK ALIŞKANLIĞINI GELİŞTİRMEK İÇİN

            Sefere çıkmayı bilin, silahınızı alın ve koşun.

            Gönüllü olun. Gönüllü olan göze çarpar. Özel ilgi görür. Hepsinden önemlisi, gönüllü kişi özel bir yeteneği ve hırsının olduğunu gösterme imkanı elde etmiş olur. Her ne olursa olsun özel görevler için gönüllü olun.

            İşten, çevrenizden tanıdığınız liderleri düşünün. Canlı bir kişi olma formülüne uyuyorlar mı, yoksa bezgin kişiler mi? Önde en fazla iş yapan kişiler canlı aktif kişilerdir. Kenarda kalan, erteleyen, pasif olan kişi liderlik yapamaz. Ancak birşey yapan, faaliyeti düşünen kişi kendisini izleyecek birilerini bulur.

            İnsanlar faal kişilere güven duyar. Doğal olarak ne yaptığını biliyor kabul edilir. Şimdiye dek faal olmadığı, ne yapması gerektiği söylenene dek beklediği için kimsenin taktir edilip övüldüğünü duymadım. Siz duydunuz mu?

            Her kötü durumdan ders alın.

            Kişinin kendini eleştirmesi yapıcı bir tutumdur. Yeteneksizliğinizden kaçmayın. Gerçek profesyoneller gibi olun. Onlar hata ve yetersizliklerini araştırır ve düzeltirler. Zaten bu yüzden profesyoneldirler.

            Başarısız kişi bir pot kırıp da bundan ders almayan kişidir.
                                                                                              Elbert HUBBARD


HEDEF

            Önemli olan nerede olduğunuz değil nerede olmak istediğinizdir.
                                                                                              Dave MAHONEY

            Neden arzularımızı gerçekleştiremiyoruz?
1.   Kendini küçük görmek ( Eğitimim, tecrübem yok, vb. )
2.   Sosyal güvence ( Bulunduğum yerde sosyal güvencem var. )
3.   Rekabet ( Bu alan zaten çok kalabalık. )
4.   Anne ve baba baskısı
5.   Ailevi sorumluluklar


LİDER GİBİ DÜŞÜNME

            Etkilemek istediğiniz insanların anlayacağı dili konuşun. İnsanlarla ( arkadaş, müşteri, işçi, vb. ) anlayacakları dille konuşmak, onlara yaptırmak istediğiniz şeyleri yapmalarını sağlamanın büyülü bir yoludur.

            Şu soruyu aklınızdan çıkarmayın: Karşımdaki kişiyle yer değiştirseydim ne düşünürdüm?

            Etkilemek istediğimiz insanların ilgilendikleri şeyleri düşünmek her durum için kullanılabilen en mükemmel düşünce ilkesidir.

            Başkalarının anlayacağı dili konuma ilkesini kendiniz için hayata geçirin.

            Karşınızdaki insanın durumuna dikkat edin. Kendinizi onun yerine koyun. Unutmayın, ilgi alanları gelir düzeyi, zekası, geçmişi sizinkinden çok farklı olabilir.

            Şimdi kendinize sorun: Ben onun durumunda olsaydım, buna nasıl tepki gösterirdim?

            Eğer o insanın yerinde olsaydınız sizi ne harekete geçirir ise onu yapın.

            İnsan olmak ilkesini uygulayın. İnsanları insani biçimde ele almanın yolu nedir? Hareketleriniz ile önce karşınızdakini düşündüğünüzü göstermektir. Genel kural olarak, bir kişiye ne kadar ilgi gösterirseniz size o kadar çok şey verir.

            İnsanları teşvik etmenin en iyi ve basit yolu taktirdir ve maliyeti yoktur.

            En büyük ve karlı yatırım kendine yatırımdır. Yani zihinsel gücünüzü arttırıcı şeyler satın almak.

            Bir kişinin ne  kadar iyi eğitim aldığı zihninin ne denli gelişmiş olduğu ile ölçülür. Kısacası nasıl düşündüğüyle ölçülür.

            Eğitime ve fikir ateşleyicilere yatırım yapın.

            İnsanları taktir etme deneyimi kazanın. İnsanların suyuna gidin. İnsan olun.

            İlerlemeyi düşünün, ilerlemeye inanın, ilerlemek üzere atılın.

            Yaptığınız her şeyde ilerlemeyi ve yüksek standartları düşünün.

            İlerlemeye inanın ve öne atılın, lider olacaksınız.

            Kendi kendinize akıl danışmak için zaman ayırın ve böylece düşünme gücünüzü geliştirin.

            Organize edilmiş bir yalnızlık içinde alınan kararlar ve yapılan gözlemler doğru çıkar. Demir Kartal filminde Albay Chappy’nin çocuğun babasını kurtarma planını teybe kaydetmesi.

            Organize edilmiş yalnızlık, karşılığını yüzde yüz doğrularla öder.

            Unutmayın, liderlerin temel işi düşünmektir. Liderliğe hazırlanmanın en iyi yolu da düşünmektir. Her gün düzenli olarak düşünmeye zaman ayırın ve nasıl başarılı olacağınızı düşünün.


GELİŞME PLANI

A. ŞU ALIŞKANLIKLARDAN VAZGEÇ
1.   İşleri ertelemek
2.   Olumsuz lisanla konuşmak
3.   Günde 1 saatten fazla Tv izlemek
4.   Dedikodu

B. ŞU ALIŞKANLIKLARI EDİN
1.   Sabahları görünümün için zaman ayırmak
2.   Ertesi gün yapacaklarını bu akşamdan planlamak
3.   Her fırsatta insanları taktir etmek

C. EVİNDE DEĞERİNİ ŞU YOLLARLA ARTTIR
1.   Şimdiye kadar dikkat etmediğin, eşinin yaptığı küçük şeyler için onu öv
2.   Haftada bir gün ailen ile özel bir şey yap
3.   Günde 1 saatini kesintisiz ailene ayır

            Akıllı kişi aklının efendisi olur, aptal ise onun uşağı.












33 ADIMDA HAYATINIZI RENKLENDİRİN

Birden her şey çok kötü gitmeye başlar ve artık hayatınızı güzelleştirmek için çözüm bulmakta zorlandığınızı hissedersiniz. Ama endişelenmeyin. İngiliz Observer gazetesinin uzmanlara hazırlattığı reçete, sevgilinizle ilişkinizden iş hayatınıza kadar pek çok konuda renkli ve uygulanabilir çözümler sunuyor...


İlişkiler
1. Düzenli ve tutkulu bir ilişki yürütmenin en iyi yolu dönem dönem hiçbir şey yapmamaktır. Kimse birbirine acı vermeden, biraz ilişkiden uzaklaşın.
2. Uzmanların "paradoksal problem çözümü" adını verdiği yöntemi uygulayın. Örneğin, cinsel sorunlarınızı gidip bir danışmanla görüşmek yerine önce yatağınızın yerini değiştirin.
3. Evli çiftler konusunda uzman John Gottman'a kulak verin. Araştırmasına katılan çiftlerden hangilerinin üç yıl içinde boşanacağını yüzde 94'lük doğruluk payıyla bilen Gottman'a göre, kadınlar kocalarının söylediği sözlere 15 dakikalık periyotlar içinde dört ya da beş kez sinirleniyorsa, bu çiftin en geç dört yıl içinde boşanacağı anlamına geliyor.
4. Yine Gottman'a göre, eğer sevgilinizle tartışarak geçirdiğiniz vakit, onunla sorunsuz, mutlu geçirdiğiniz vaktin sadece yedide biri kadar ise, ilişkiniz iyi gidiyor demektir. Eğer sorunlarınızın yüzde altmışı "çözülemez" türdense meraklanmayın, normalsiniz.

Kültür
5. Televizyonunuzu atın! Saçma gelebilir ama eğer ömrünüzün bir yılını televizyondan uzak geçirirseniz, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Böylece sinemaya, tiyatroya gitmek için de bol vakit bulabilirsiniz.
6. Hayatta olup bitenleri takip etmek için dünyanın dört bir yanında çıkan gazeteleri, dergileri İnternetten okuyun.
7. En az beş tane caz albümü alın. İste size küçük öneriler: Miler Davis'in "Kine of Blum," John Coltrane'in "A Lome Suareme" ya da Duke Ellington'in bir albümü.
8. Bestseller'lardan nefret etseniz de, en kısa zamanda Tolkien ile tanışın. "Yüzüklerin Efendisi" filmi geldiğinde, en azından bu konuda söyleyecek sözünüz olur.

İş
9. Kariyer seçiminizi yaparken "kapasite"niz kadar sizin için "uygun" olup olmadığını göz önünde bulundurun. En önemli on kişisel özelliğinizin listesini yapın ve sizin için neyin önemli olduğuna karar verin.
10. Zeki bir çalışkan olun. Önemli olan nasıl "çok çalıştığınız" değil, nasıl "çalıştığınız"dır. Temel ipucu: Her ne kadar güç patronunuzda olsa da, ofisteki diğer çalışanları da etkilemeye çalısın.
11. Değişikliklerden korkmayın. İş yaşamındaki değişiklikler bir dönem her şeyin yerli yerine oturması için kendinize vakit tanımanız anlamına gelir.
12. "Esnek" olun. Günümüz iş dünyası çok yönlü hizmet verebilen, birçok konuda uzmanlaşmış elemana ihtiyaç duyuyor.

Oyun
13. Arada bir de olsa spontane davranın. Eğer bir ünlüye çok uzun zamandır hayransanız, hemen ona bir e-mail gönderin. Hoşlandığınız kişiyi ilk gördüğünüz anda ona duygularınızdan bahsedin. İçinizden
mırıldandığınız şarkıyı yüksek sesle söylemeye başlayın.
14. Güzel bir şey yapın. Zahmetli ama lezzetli bir yemek, sevdiğiniz biri için bir kartpostal, kişisel İnternet sitesi... Bunlar kendinizi iyi hissettirecektir.
15. Tutkularınızı paylaşabileceğiniz insanlar bulun. Beraber saatlerce bilgisayar oyunu oynayacağınız, spor yapacağınız, satranç oynayacağınız birileri hayatınızı renklendirecektir.

Sağlık
16. Gülün. Gülmek sadece stresinizi yenmenizi sağlamakla kalmaz, kalbinizi de korur. Amerikalı ilim adamları çok gülen insanların kalp hastalıklarına karşı daha dayanıklı olduğunu söylüyor.
17. Sigarayı bırakın. Herhangi bir sağlık sorunundan muzdaripseniz, öncelikle yapmanız gereken yine sigarayı bırakmaktır. Kararlı olun.
18. Yanınızda her zaman aspirin bulundurun. Sadece baş ağrısını geçirmez, zamanı gelince hayatınızı da kurtarır. İngiliz Kalp Vakfı’nın Araştırmasına göre, kalp krizi geçiren birine verilen aspirin ölüm riskini büyük ölçüde azaltıyor.
19 Korunun. Cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar gün geçtikçe artıyor.

Mutluluk
20. Yeni yılda olumlu düşünme gücünüzü devreye sokun. Her gün, sizi neyin rahatsız ettiğini düşünün ve o konuda çözüm üretmeye çalısın.
21. Üstünüzdeki giysiye şöyle bir bakın: Çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Giysilerinizde ne kadar açık renkler tercih ederseniz başkalarının enerjisini de o kadar itersiniz. Bu yüzden doktorlar beyaz giyer. Koyu renkleri tercih ederseniz, daha fazla enerji çekersiniz üstünüze ve otoriter bir havanız olur; bu yüzden polis üniformaları koyu renktir. Toplum içindeki konumunuza uygun renkte elbiseler giyin; aralara ruhunuzu ortaya çıkaracak renkler katmaktan çekinmeyin.
22. Kalp egzersizi yapın: İnsanları sevin!
23. Bütün konsantrasyonunuzu beyninizin merkezine, yani gözlerinizin tam ortasına yoğunlaştırın: Ruhun gerçek yuvasına. Bu egzersiz yoga felsefesine göre ruhsal ölümsüzlük anlamına gelen, "üçüncü öz"ünümü açacak.

Beslenme
24. Kalori hesaplarını bir kenara bırakın. Eğer kilonuzun fazla olduğuna inanıyorsanız, aşırıya kaçtığınız noktalarda kendinizi tutmaya çalısın.
25. Bir meyve sıkma makinesi alın ve uzmanlara kulak vererek haftada üç kez "kullanın!"
26. Saat başı bir bardak su için. Bu sık sık tuvalete gitme ihtiyacına yol açacak olsa da, yarım litre su enerjinize yüzde 20 enerji katar.
27. Bu seneyi "iyi uyuma yılı" seçin: Gün ortasından sonra kafeinli içeceklerden uzak durun, alkol almayın, bedeniniz iflas etmeden yatağa girin.

Zayıflama
28. Spor yaparken bulunduğunuz ortamın aromalı olmasına özen gösterin. Şaka değil; New York'ta yapılan bir araştırmaya göre, spor yaptığınız ortam nane kokuyorsa enerjiniz artıyor ve daha az zorlanıyorsunuz.
29 "48 saat kuralı"nı aklınızdan çıkarmayın. Her gün spor yapmak çok da doğru değil bazı uzmanlara göre. Ama eğer her spor seansı arasında 48 saatten fazla vakit bırakırsanız da zorlanma ihtimaliniz var.
30. Egzersiz yapmak istiyorsanız, açık havayı tercih edin diyor uzmanlar. Amerikan Egzersiz Merkezi (ACE) bu yılın en büyük spor trendinin açık havada verilecek egzersiz dersleri olacağını açıkladı.

Para
31. Ailenizi "finans gurksu" olarak görmeyin. Son araştırmalar, insanların yüzde 40'ının parayla ilgili sorunu olduğunda ailelerine danıştığını ortaya çıkardı. Ama uzmanlar bu yaklaşımın yanlış olduğu görüsünde; tabii eğer 20 yıl öncesinin önerilerini dinleme arzusunda değilseniz.
32. Eğer para konusunda eşinizle ortak hareket ediyorsanız, görüşmelere mutlaka birlikte gidin. Çünkü kadınlar can alıcı sorular sorma konusunda erkeklerden daha yetenekli.
33. İyi para kazanmak istiyorsanız, kariyerinizi seçerken özen gösterin. Warwick Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hukuk ve politika eğitimi görenler ziraat fakültelerinden mezun olanlardan
yüzde 50 daha az kazanıyor.


Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme! Sadece deki: "YANIMDADIR!" Çünkü ne "ALTIN" ne "TOPRAK" ne "YAŞAM" ne "ÖLÜM" ne "SEVGİLİ" ne de "KEDER" daima SENİN KALMAZ!!! 







YAŞAMI DENGELEMENİN 10 YOLU


İş yaşamı sorumlulukları ve stresi de beraberinde getiriyor. Her an yapmak zorunda olduğunuz işler, hazırlanmanız gereken toplantılarla zamanınızın çoğunu iş yerinde geçirmeye başlayabilirsiniz. Tam bu noktada “İş yüzünden özel hayatım kalmadı” cümlesi gelir. Özel hayatın etkilenmesi de aile yaşamının birebir etkilenmesi demek elbette. Aile yaşamımızda her şeyin iyi gitmesi iş yaşamımızı da etkilediği için, iş ve özel yaşam arasındaki bu ince sınırı nasıl çizebiliriz? Özellikle de ebeveynseniz ve çocuklarınız ilgiye muhtaç olduğu dönemlerden geçiyorsa, http://www.about.com/ ‘dan derlediğimiz 10 kurala göz atmanızı öneririz.

1. Temponuzu kendiniz belirleyebilmelisiniz: Aile ve iş kavramını ayırmak en iyisi. Birini diğerinden ayırarak düşünmeye başlarsanız, her şeyi daha net görebilirsiniz. İş temponuzu kendiniz belirleyerek ilk doğru adımı atmak mümkün. Yaşamınızdaki öncelikleri sıralayıp, tempoyu da bu şekilde ayarlarsanız yaşam dengesi daha kolay ilerler.

2. Hayır demek utanılacak bir şey değil: Önemsiz olduğunu düşündüğünüz şeylere hayır diyebilmek gerek. Birçok insan bunu beceremez. Bu şekilde insanları reddettiğini düşünür, rahatsız olur. Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı isimli kitabın da yazarı, yönetici koçu Stephen Covey’in de dediği gibi, önceliklerinizi doğru belirleseniz neye evet neye hayır demeyi de öğrenebilirsiniz. .

3. Sağlığınıza dikkat: Sağlık gibisi var mı? Eğer sağlığınıza bir şey olursa, kimseye vakit ayıramazsınız. Mesela, yoğun olduğunuz için hazır yiyecekler ve kapalı ortamlar yerine hava alabileceğiniz yerlerde yemek yemeye çalışın. Ya da haftasonları ailenizle bunu yapmaya çalışmak da bir öneri.

4. Düzenli olarak sağlık kontrolüne gidin: Düzenli aralıklarla sağlık kontrolüne gitmek hem fiziken hem de ruhen iyi hissetmenizi sağlar. Kendinize özen gösterdiğinizin de bir belirtisidir.

5. İşkolik olmayın: Her ne kadar, tersi gibi davransak da yaşamımızı idame ettirmek için çalışıyoruz öncelikle. Tabi başarma hissi de çok önemli ve insani bir şey ama bunu hırs boyutuna getirmemek, bu arada ekip arkadaşlarınızı da bu yolda harcamamak kaydıyla. Buna göre hareket alanlarınızı belirlemek ve sosyal yaşama da özen göstermek en doğrusu.

6. Hayatı basite indirgeyin: Her şeyin çok zor ve ulaşılmaz olduğu düşüncesi insanı olumsuz etkiler. Yaşamın içindeki karmaşıklığın içinde bir basitlik yaratın. Aynı anda iki ya da daha çok yerde olmanız gereken durumlarda veya kötü geçeceğine inandığınız görüşmelere giderken, bunun sadece bir görüşme olduğunu ve bir ömür boyu sürmeyeceğini düşünerek gitmek mesela. Bu hem gerginliğinizi de azaltır.

7. Bu şirket bana uymaz: Belki çok zor olabilir ama kendinize uygun gördüğünüz ve şirket politikasının size ve hayat görüşünüze uygun olduğu yerlere başvurmayı düşünün, oralarda çalışmayı tercih edin deriz. Hayatın temel faktörünün insan olduğunu düşünen şirketler daha çok mutlu olmanızı ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. Gerçi kolay değil biliyoruz, en azından en yakın olanı bulabilirsiniz.

8. Sevdiklerinizle yiyin: Eve geç gelseniz bile en azından haftada birkaç gün ailenizle birlikte yemekten bahsediyoruz. Bu, hem birbirinizi görmeniz, hem de daha iyi hissetmenizi sağlar. Ortak bir saatte buluşmak için çaba harcamaya ne dersiniz?

9. Ailenizle vakit geçirin: Birlikte yemeğin yeri ayrı. Bu madde de, nitelikli zaman geçirmekle ilgili. Teknolojinin gelişmesi ve her eve girmesiyle birlikte ilişkilerimiz de yeni bir boyut aldı. Artık eskisi gibi aynı odada oturup konuşmaya zaman ayıramıyoruz. Ayrı odalarda kurulan dünyalar ile insanlar aynı evlerde yaşamaya devam ediyor. Evde, birlikte zaman geçirmek için özel zamanlar yaratmakla başlayabilirsiniz.

10. Yalnız değilsiniz: “İş ve ozel yaşamımda sadece ben denge tutturamıyorum” diyorsanız, yanılıyorsunuz. Sizinle aynı duygular içinde olan çok insan var. Önemli olan yakın bulduklarınızla bunu paylaşıp, yalnız olmadığınızı keşfetmeniz. Bu şekilde çıkış yolunu çok rahat bulabilirsiniz.






Başarı Üzerine..

Başarı için başlamayı seçin...
Hayattan ve kendinizden şikâyetçi olmak yerine, bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip de yapamadığınız ya da cesaret edemediğiniz bir şey yapın. Küçük başarılar, büyük başarılar için ilk adımdır. Gücünüz de var, yeteneğiniz de. Kötümser 'Yapılamaz' der. İyimser 'Yapılabilir' der. Motivasyona sahip kişi ise, 'Yaptım' der. Her sabah sizi motive edici mesajlar dinleseydiniz, zihniniz, yüreğiniz, ruhunuz coşku ve heyecanla dolsaydı, gününüz nasıl geçerdi?
Bir arkadışınız, eşiniz veya patronunuz sizinle ilham veren, enerjinizi arttıran 'Yapabilirsin! Başarabilirsin!' mesajlarıyla dolu bir konuşma yapsaydı içinizdeki gerçek potansiylenizi ortaya çıkarmak için içsel gücünüzü kim bilir nasıl kullanırdınız?
Her şeyi yapabilme, her şey olabilme, yaşamınızın her boyutunu istediğiniz şekilde değiştirme gücünüz var.
Bu yazıda düşüncelerinizi uyarmayı, yüzünüze tebessüm kondurmayı, yüreğinizi umutla, ruhunuzu coşkuyla doldurmayı amaçlıyorum.

Başlangıç noktası her yerdir
Bir turist ziyaret ettiği kasabanın yaşlı marangozuna sorar: "Bu kasaba neyiyle ünlüdür?' Yaşlı adam yanıt verir. "Bu kasaba, dünyada gidebileceğiniz her yerin başlangıç noktasıdır. Buradan başlayarak istediğiniz her yere gidebilirsiniz."
Yaşlı adam ne kadar haklı. Oysa çoğumuz yaşamın zenginliğinin hazzına varabilmek için başka bir yerde olmamız gerektiğini sanıyoruz: Önce bir noktaya gelelim, özlem duyduğumuz şeylere kavuşalım, ondan sonra mutlu olmaktan bahsedebiliriz.
Şimdi buradayız. Başka bir yerde ve zamanda olmamız imkânsız. Oysa, alacağımız kararları 'eğer' sözcüğü yönetiyor.
Eğer üniversiteden mezun olursam mutlu olacağım... Eğer sevdiğim kişiyle evlenirsem mutlu olacağım... Eğer çok para kazanacağım bir işe girersem mutlu olacağım...
Bu eğerler olduğumuz yerden başlamanızı engelliyor. Gücümüzü ve mutluluğumuzu baltalıyor. Şu anda başlangıç noktasındasınız. Dışarıdan kazanacağınızı sandığınız güç içinizde, burnunuzun dibinde.
Filler nasıl eğitiliyor biliyor musunuz? Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanıyor. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabiliyor. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor.
Çoğumuzun yaşamı da çocukluğumuzda koşullandığımız düşünce, duygu ve inanç kalıplarının esaretinde sürüyor. Olağanüstü yetenekleriniz, olağanüstü gücünüz var ve kullanılmayı bekliyor. Eğer yapabileceklerinizin hepsini yapmış olduğunuzu görebilseydiniz çok şaşırırdınız.
"Yapamam" deyip yapabileceklerinizi engellemeyin. Tek bir insan bile yapmak istediğinizi başarmışsa aynı güç sizde de var. Ne kadar hızlı koşabileceğinizi bilmek istiyorsanız, olimpiyatlarda en hızlı koşan insanı gözleyin, sokakta yürüyen insanı değil. Olimpiyat şampiyonu da bu başarıyı hak etmek için uzun süre kaslarını, bedenini, düşüncelerini eğitti. Ve yarıştan önce koçu motive edici sözler söyledi, değil mi? Binlerce tonu kaldırabileceği halde, gücünü bilmediği için tahta çubuğun esaretinde yaşayan fil gibi, kendinize empoze ettiğiniz sınırların farkında olun. Gücünüzün ve yeteneklerinizin farkında olduğunuzda, kendinize olan inancınız da artacaktır. Bu güçle dağları devirebilirsiniz.
Her şey olup bittikten sonra, "Bunu ben de yapabilirdim" dedi adam. Oysa önceleri, "Yapamam" diyordu. Sonra, "Belki yapabilirim" demeye başladı. "Peki bir deneyeyim" noktasına geldiğinde, biri 'yapmıştı' bile. Çünkü yapan bir kişi, en başından yapabileceğine inanıyordu. Başarılı insan yaratıcı ve üretkendir. Bir şeyi ancak 'yaparak' yapabilirsiniz, yapabileceğinizi düşünmek yetmez.
Başarılı insan başarının bir günde oluşmayacağını bilir. Adım adım hedefe yaklaşır. Ve hedefin de ötesine geçer. Sizi olabileceğinizin en iyisi olmaktan, istediklerinize sahip olmaktan ve yapabileceklerinizden alıkoyan ne? Tembellik mi? Risk alma korkusu mu? Başarısızlık korkusu mu? Başarı korkusu mu? Tüm bu korkular daha başlamadan bizi bitirir.


Başarının basamaklarının neresindesiniz?
Şimdi sayacaklarımı dikkatle okuyun.
Yapamam... Yapmam... Ne yapacağımı bilmiyorum... Keşke yapabilseydim... Belki yapacağım... Yapacağım... Belki yapabilirim... Yapabilirim... Yapıyorum... Yaptım.
Edison'a ampulü keşfetmeden önce, başarısız olduğu 999 deneme için ne hissettiğini sormuşlar. Edison şaşırmış: "999 başarısızlık mı? Hayır! Işığa kavuşamamanın 999 yolunu keşfettim o kadar."
Bir öğrenci okulu bırakmaya karar vermiş. Öğretmenine derslerden çok sıkıldığını söylemiş. Öğretmeni onu okulda kalması için ikna etmeye çalışıyormuş.
"Okuldan vazgeçemezsin genç adam. Tarihte yer alan büyük önderler hedeflerinden vazgeçmedikleri için hatırlanıyorlar.
"Thomas Edison, Marie Curie, Simone de Beauvoir, İsmail Çokgören..." Öğrenci şaşırmış, "İsmail Çokgören kim?" "Gördün mü?" demiş öğretmen, "Onu tanımıyorsun. Çünkü o hedefinden çabuk vazgeçti."
Sağlığınız nasıl? Özel hayatınız doyumlu mu? Şu soruları kendinize sorun:
Bir başkası olsaydınız, sizinle iş ortaklığına girer miydiniz? Kendinizi arkadaş olarak, dost olarak seçer miydiniz? Karşı cinsten biri olsaydınız, kendinizi eş seçer miydiniz? Dürüstçe verdiğiniz yanıtları beğenmiyorsanız, bunları 'evet'e çevirmek sizin elinizde.
Korkular bir illüzyondur. Korkuları, üzerine giderek aşabilirsiniz. Yoksa bilinçaltınızda 'sevmek kaybetmektir' kasedi mi var? Sevmek kazanmaktır! Sevdiğiniz kişiyi ya da nesneyi kaybetseniz bile kendinizi kazanırsınız. İçinizdeki özünüz olan sevgi bir şekilde ortaya çıktıktan sonra gittikçe çoğaldığınızı fark edeceksiniz. Ayrıca gerçek olan hiçbir şey kaybedilmez. Kaybolan yalnızca illüzyonlardır.
Mutluluk, başkalarının ya da koşulların bize isterse sunduğu, isterse sunmadığı, altın tepsiden bir pasta değil ki. O sizin içinizde.
Hayat size borçlu değil. Ama sizin kendinize olan borcunuz büyük. Bu borç, nasıl mı çoğaldı? Yaşamınızın sorumluluğunu üstlenmemekle... İnsanları sömürmekle... Sorumluluk almadığınız için sizi sömürmelerine izin vermekle... Bedelsiz maddi ve manevi kazançlar... Hemen şimdi ve burada yaşamınızı yeni bir yola sokabilirsiniz.
Şu anda ne yapıyorsunuz? Bugün kendiniz için küçük bir adım atın. Yapmak isteyip de yapamadığınız ya da cesaret edemediğiniz bir şey yapın. Küçük başarılar, büyük başarıların ilk adımıdır.
Gücünüz de var, yeteneğiniz de. Nereden mi biliyorum? 1. Siz bu evrende eşsiz ve özgün bir varlıksınız. 2. Bu yazıyı okumak için kendinize zaman ayıracak kadar kendinizi değerli buluyor ve bir şeyleri değiştirmek istiyorsunuz. Nereye gitmek istediğinizi bilirseniz, istediğiniz yere gidersiniz. Haydi! 







1.MİSYON VE DEĞERLER ÖNEMLİ

İş dünyasındaki insanlar sıklıkla misyonlardan ve değerlerden söz eder. Ancak, çoğunlukla gerçek faaliyetler değil de, boş konuşmalardır bunlar. Kimse böyle olmasını istemez ama her iki kavramın da soyut ve yüce karakterde olması, konuşmaları bu şekilde sonuçlandırır.
Misyonunuzu daha belirgin, değerlerinizi daha somut hale getirmezseniz, çok şey kaybedebilirsiniz. Şirketinizin öyle hemen Arthur Andersen ya da Enron gibi çökeceğini söylemiyorum; onlar misyon ve değerlerdeki erozyonun uç örnekleridir. Ancak, şirketiniz, işyerinizin duvarında asılı o hoş sözler listesini gerçekten rehber edinmezse, tüm potansiyeline yaklaşamayacağını bir şekilde anlatmak istiyorum.
Bakın, iyi bir misyon tanımlamanın ve onu destekleyen değerler geliştirmenin, vakit alan ve sıkı sıkıya bağlılık gerektiren bir iş olduğunu biliyorum. Eve gitmek yerine, uzun ve çekişmeli toplantılar yapmanız gerekebilir. Asıl işinize dönmek yerine, uzun e-mail tartışmaları da yapabilirsiniz. Gerçekten hoşlandığınız kimi insanlara, misyonunuza uymadığı ya da değerlerinizi taşıyamadığı için güle güle demek gibi bir acıyı da yaşayabilirsiniz. Böyle günlerde, keşke misyon ve değerler belirsiz ve jenerik olsaydı diyebilirsiniz.
Ancak, öyle olmamalılar. Gerekli zamanı verin. Gerekli enerjiyi harcayın. Onların gerçek olmasını sağlayın.

2.AÇIK SÖZLÜ OLUN

Açık sözlülük her zaman işe yarar, çünkü karmaşayı ortadan kaldırır.Evet, belki çoğunluk, açık sözlülüğün insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyordur. Ancak, her gün 6:10 trenine yetişmek için sabah 5de uyanmak da öyledir. Saat 13deki önemli toplantıyı kaçırmamak için öğle yemeğinizi masa başında yemeniz de öyledir. Ancak, ekibinizin ve organizasyonun hatırına, sıklıkla bu türden kolay olmayan işlere soyunursunuz.
Herkesin, her zaman, içinden geçenleri doğrudan söylediği bir dünya tahayyül etmek, tabii ki imkansız gibidir. Çok fazla enformasyon girişine yol açacağı için, böyle bir şeyi istemezsiniz de muhtemelen. Ancak, yolun yarısını bile alsak, iş dünyasında açık sözlü olunmamasından kaynaklanan birçok sırrın üstesinden gelebiliriz. Bu da, daha iyiye giden yolda büyük bir değişiklik olacaktır.

3.FARKLILAŞMA

Eğer ekibinizde en iyileri bir araya getirmek istiyorsanız, farklılıklarla yüzleşmeye hazır olmalısınız. İnsan yönetimine dair herhangi bir sistem bilmiyorum ki, daha iyisini, daha şeffafını, adil ve hızlı olanı sağlayabilsin.
Elbette mükemmel değildir. Ancak farklılık, tıpkı açık sözlülük gibi, işinizi aydınlatır ve her açıdan daha iyi yol almanızı sağlar.

4.ÇALIŞANLARIN SESİ VE SAYGINLIĞI

General Electric gibi büyük bürokrasisi olan kurumlar, sistemleştirilmiş kimi şeylere ihtiyaç duyar - insanlarla görüşmeye başlamak için buzları kırıp onlara ulaşmanız gerekir. Ancak, şirketinizde ya da ekibinizdeki bütün sesleri duyabilmenizi garantiye alan tek yöntem bu değildir. Size doğru gelen yaklaşımı bulmanız gerekir.
Herkesin düşüncesinin pratiğe geçirilmesi ya da her bir şikayetin karşılanması ihtiyacından söz etmiyorum elbette. Bu tam da, yönetim kararı dediğimiz şeydir. Şurası kesindir ki, bazı insanların fikirleri diğerlerinden daha iyidir, kimi insanlar daha zeki, daha yaratıcı ya da daha deneyimli olabilir. Ancak yine de herkesin söylediği dinlenmeli ve saygı gösterilmelidir. Onlar bunu isterler, sizin de buna ihtiyacınız var.

5.LİDERLİK NE ZAMAN BAŞLAR

Lider olmanın tek ve basit bir formülü yok. Olsun! Liderlik, tüm o dengeli hareketlere, tüm sorumluluğa ve baskıya dair kimi zorluklar barındırır.
Yine de, iyi liderlik vardır ve bütün görünümleriyle karşımıza çıkar. Sessiz liderler de vardır, gürültücü olanlar da. Analitik liderler de vardır, ani kararlar alanlar da. Kimileri ekipleriyle birlikte bir çivi kadar sağlamdır, kimileri daha efendidir. Yüzeysel olarak baktığınızda, bu liderlerin paylaştığı nitelikler nedir sorusuna yanıt vermekte zorlanırsınız.
Derinine baktığınızda ise, hepsinin çalışanlarına, büyümeye ve başarıya tutkuyla bağlı olduğunu görürsünüz. Kendileriyle barışık olduklarını görürsünüz. Gerçekçi, açık sözlü, iyimser, dürüst ve insancıldırlar.
Bana sıklıkla, liderliğin doğuştan mı geldiği, yoksa sonradan kazanılan bir özellik mi olduğu sorulur. Yanıt, tabii ki, ikisi birdendir. IQ ve enerji gibi kimi karakteristikler doğuştan geliyor gibidir. Diğer taraftan kendine güven gibi kimi liderlik özellikleri sonradan, ya annenizin kucağında, ya okulda, ya üniversitede ya da spor yaparken, öğrenilir. Ve bazı şeyleri de tekrar eden deneyimler sonucu işte öğrenirsiniz - bir konuda çabalamak, yanlış yapmak ama o yanlıştan sonuçlar çıkarıp kendine güvenini kazanarak yeniden deneyip doğrusunu yapmak.
Çoğumuz için liderlik, bir gün patron olduğumuzda başlar ve kurallar değişir. Daha öncesinde, işiniz sizinle ilgiliydi. Ama şimdi, işiniz onlarla ilgilidir.

6.İŞE KİMİ ALMALI?

İşe birini alırken amacınız sahaya doğru oyuncuları yerleştirmektir. Neyse ki şanslıyız, değerli insanlar her yerde var. Bilmeniz gereken, onları nasıl toparlayabileceğiniz.
Hoşunuza giden insanları işe almak epey kolaydır. Sonuçta uyanık kaldığınız saatlerin büyük bölümünü onlarla geçireceksiniz. Uygun deneyim sahibi insanları işe almak da kolaydır. İşlerini yapacaklardır.
Ancak, arkadaşlık ve deneyim asla yeterli değildir. İşe aldığınız her insanın olgunluğu, zekası ve dürüstlüğü de önemlidir. Bunları kazandıktan sonra, heyecan, coşku ve tutkuyla sıkı bir çalışma içine girmeyi koymalısınız sıraya.
Bunların da ötesinde, özellikle üst düzey yönetici düzeyinde, özgünlük, öngörü, başkalarına öneride bulunma konusunda isteklilik ve esneklik de göz önünde bulundurulmalı.Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde, kazanacak insanları buldunuz demektir.

7.EN ÖNEMLİSİ İNSANLARI YÖNETMEK

Şirketinize değerli insanları aldıktan sonra işiniz, bu kez onları kazanan bir ekip haline getirmek, bunu yönetebilmektir.
İnsan kaynaklarına önem verin ama dümeni işin uzmanı bir kadroya bırakın.
Geliştirilen gerçekçi ve dürüst değerlendirme sistemlerine dayanarak, insanların işlerini nasıl yaptıklarından emin olun. Motivasyonu ve akıllı bir ücret politikasını, yetişmeyle, eğitimle, para ve tanınmayla birleştirin. Hiç çekinmeden ödemeli ilişkilere girin. En büyük dikkatinizi, en büyük bileşeninize, ortadaki yüzde 70lik kesime verin. Ve son olarak organizasyon yapınızı düzeltmeye ve düzleştirmeye bakın.
Bu altı adımı birden atmak, tabii ki vakit alacaktır. Ancak, şirketler, bina, makine ya da teknoloji değildir. Onlar insanlardan oluşur. Bir işte, onları yönetmekten daha önemli ne olabilir?

8.YOLLARI AYARMAK DOĞALDIR

İş dünyasındaki acı gerçeklerden biri de, işten çıkarmaların işin bir parçası olduğudur. Ancak, bu, illa feci bir karmaşayla sonuçlanacakları anlamına gelmez. Konuyu doğru bir şekilde ele aldığınızda, elbette hoşa giden bir durum geçerli olmasa da, işten çıkarmalar ilgili herkes için tolere edilebilir. şekilde yaşanabilir.
İşten çıkarmanın ardında bıraktığı iz, sizin için, şirketiniz için ve hepsinden çok da işten çıkarılan kişi için, uzun sürelidir.
Şurası açık ki, eğer şirketiniz çöküş içerisindeyse, işten çıkarmalara çocukça bir masumiyetle yaklaşamazsınız. Eğer birileri bu bozulmadan sorumluysa, onları hızla kapı dışarı etmek zorundasınız.
Ancak, diğerleri için, ayrılma nedenleri gri bölgede yer alır. Her zaman yolların ayrılması söz konusu olabilir, sürece hakim olacak kişi ise siz olmalısınız. Birinin gitmesi gerekiyorsa, bundan kaçınmayın. Yalnız ona sürpriz yaşatmayın. Ve asla onu küçümsemeyin.

9.DEĞİŞİM NASIL OLMALI?

Değişim hakkında çıkarılan onca patırtı düşünüldüğünde; şaşırmamak ve bunalmamak elde değil.
Ancak, gerçekte önemli diyebileceğimiz 4 ayrı başlık var: Her değişikliğin açık bir mantıksal temeli olmalı ve bu doğrulukla kavranmalı. Doğru insanların sizin yanınızda olması sağlanmalı. Değişime ayak direyenlerden kurtulmalı. Ve başkasının talihsizliğiyle sonuçlansa bile, her bir fırsat yakalanmalı. İşte hepsi bu kadar. Değişeceğim diye her şeyinizi kaptırmamaya, çıplak yakalanmamaya bakın.

10.KRİZLER OLACAK, İYİ YÖNETİN

Her zaman krizler olacaktır. Ve tırmanışa geçtiklerinde, gerçekten de korkunçtur! Sanki eviniz yanıyormuş da kendinizi dışarı atamıyormuşsunuz gibi hissedersiniz.
Zor gibi görünse de, o yakıcı sıcağın ortasında kaldığınızda bile, alevlerin sonunda sönüp gideceklerini düşünmeye çalışın. Sönüp gidecekler, çünkü siz bunun için bir şeyler yapacaksınız. Sorunun büyüklüğünü göğüsleyecek ve çözümü geliştireceksiniz, aynı zamanda yarınınızı düşünüp işinizi devam ettireceksiniz.
Sonunda gün gelecek, o yarına ulaştığınızı anlayacaksınız. Dumanlar dağılacak ve yapının hasar gören bölümleri ya onarılacak ya da yeni parçalarla değiştirilecek. Olanlardan elbette mutlu olmayacaksınız, ancak geriye dönüp baktığınızda sizi şaşırtan bir görüntüyle karşılaşacaksınız - bina şimdi her zamankinden daha güzel görünüyor olacak.

11.ÖNCE STRATEJİ BELİRLEYİN

Torch adlı restoranda akşam yemeği yediğimiz bir gün, oturduğumuz sandalyeden pencereye bakıp onun hemen kapı komşusu durumundaki Upper Crust Pizza adlı küçük ama mükemmel dükkanın önündeki pizza dağıtımı yapan motosikletleri, otomobilleri ve koşturup duran insanları izledik.
Bu yerin ekonomisine dair bir oyun oynadık aramızda. En sıkı ve sağlamcı rakamlarla bile bakıldığında, en muhafazakar tahminler yapıldığında bile, Upper Crustın çok kârlı bir yer olduğu sonucuna vardık.
Upper Crust için koşturan onca insan stratejilerini gözden geçirme gibi bir tavır içinde değildiler. Yalnızca beş dilime ayrılmış o büyük pizzalarına ulaşmaya çalışıyorlardı. Tüm soslarıyla birlikte hazır edilmiş o pizzaya.
Strateji meselesini tabii ki bu kadar basite indirgemek istemiyorum. Ancak bu kadar çok da büyütülmemeli. Doğru pizzayı bulmalı ve yönünüzü belirlemelisiniz, doğru insanları yerlerine koymalı ve herkesin yaptığından daha iyiye ulaşabilmek için deli gibi çalışmalısınız, en iyi pratiklere ulaşmalı ve onları her gün daha da ileri taşımalısınız.
Köşe başındaki dükkan sizin olmayabilir ancak stratejinizi belirlerken ona göre hareket etmeniz gerekir.

12.BÜTÇE YAPMAK HAYATİDİR

Hangi sektörde ya da hangi ülkede çalışıyor olursa olsun, iş dünyasından dinleyicilere bütçelemenin doğru yolları hakkında konuştuğumda, hep aynı soruyu yöneltirim: Şirketimde bir işe bütçe ayırma süreci, öngördüğüm değişikliği yapabilmem için fazlasıyla sıkı. Bu durumda ne yapabilirim?
Benim yanıtım, vazgeçmemektir. Bu çok önemlidir. İlk başta yetersizmiş gibi görünebilir ama konuşmaya başladığınızda ve konuşmalar birbirini takip ettiğinde değişiklik de başlar. Herkes sahte gülücüklere ve anlaşmalı düzene dayalı dinamiklerin farkındadır, bunu yaşamaktadır, ancak bütçeleme için gereken enerji ve gerçeklik yine de buradan çıkacaktır. O yüzden siz yeterince büyüyüp geliştirirseniz, insanlar nasıl başa çıkacaklarını bilmeseler de arkalarını dönüp gidemezler.
Konu akıllarında takılıp kalır. Gerçekte, bütçeyi büyütecek bir yaklaşım her zaman vardır ve onun yerine daha iyisi konabilir. Çinde ortalama büyüme hızına sahip bir sanayi şirketini alıp, yılda yüzde 40ın üstünde büyüme sağlayan bir sistemdir bu. İnsanları yenilik yapma konusunda esinleyebilir ve başa çıkmanın imkansızmış gibi göründüğü global rekabet içinde, her geçen gün daha üretken hale getirir. Burada, şirketin yönelimi ve geleceği konusunda süren tartışmalarda masanın diğer tarafında oturan insanları sizinle aynı tarafa getirebilmek önemlidir.
Çok basit; doğru bütçe süreci, şirketin rekabet etme biçimini değiştirebilir. Bütçelemeden bahsettiğinizde insanlar genelde feryat eder - bu neredeyse zorunlu bir kötülük haline gelmiştir. İşte bu böyle olmaz ve olmaması gerekir. Zira değişimin bir yerden başlaması gerekir - bu neden siz olmayasınız?

13.YENİYİ BAŞLATMA KEYFİNİ YAŞAYIN

Henry Fonda, Dave Packard ve Bill Gates gibi efsanevi girişimciler, kimse inkar edemez ki, heyecan ve zaferin birer örneğidir, diğerlerinin bulunduğu çizginin dışına çıkıp yeni bir şeyler başlatmış ve onların şaşırtıcı derecede büyümesini izlemişlerdir.
Ancak, şu da bilinmelidir ki bütün şirketlerde, her çeşitlilik ve büyüklükte fırsatlar bekleyip durmaktadır.
Onları kavrayın. Tutkuyla toplayın, motive insanlarla birlikte onlara önderlik edin, sahip olduğunuz her şeyle onlara kaynak yaratın ve nefes alabilmeleri için onlara oksijen sağlayın.
Büyümek mucizevi bir şeydir ve iş dünyasında genelde ilk duraktan yola koyulmanız gerekmez. Yeni bir şeyleri başlatmanın, özellikle eski bir yapının içerisindeyken yeniyi başlatmanın kışkırtıcılığı kadar eğlenceli ve saf bir şey yoktur.

14.BİRLEŞMELER BÜYÜMENİN YOLU

Birleşme değişiklik demektir. Değişiklik kötü değildir. Ve birleşmeler genelde, iyidir. Sadece iş dünyasının zorunlu bir bileşeni oldukları için değil, aynı zamanda kârlı bir büyüme potansiyeli de barındırdıkları ve sizi organik büyümenin ulaşamayacağı bir hızda, şaşırtıcı derecede stratejik ve yeni bir pozisyona soktukları için.
Evet, birleşme ve evliliklerde de kimi zorluklar vardır ve araştırmalar şunu göstermektedir ki, bu birleşmelerin yarısından çoğunda yeni bir değer oluşturulamamaktır. Ancak yine de bu istatistiğin kurbanı pozisyonuna düşmemek gerekir. Hatalardan kaçındığınızda ulaşacağınız formül bellidir: 1+1 = 3.

15.ALTI SIGMADAN KAÇMAYIN

Zamanla insanlar, Altı Sigmanın ne olduğunu ve onu bir organizasyon içinde nerede kullanıp kullanmayacaklarını anladılar. Yine büyük çoğunluk, birkaç aylık bir uygulamanın ardından, onun rekabetçi gücünü takdir etti. Genelde de, kendiliğinden bir şekilde, onun misyoneri haline geldiler.
Artık Altı Sigmayı duyduğunuzda, ondan kaçınmanıza gerek yok. Onun sapma, kötüdür diye özetlenebilecek o basit önermesini anladığınızda, siz kendiniz de yüzde 60 oranında bir Altı Sigma uzmanı haline geleceksiniz. İşin kalan yüzde 40ı ise, bu kötülüğü def etme çabanız olacak.

16.DOĞRU İŞİ SEÇİN

Kişisel tarihime bakıldığında, tüm kariyerini aynı şirkette geçiren insanlar arasında yer aldığım için, diğerlerine göre küçük bir klübe üye olduğum söylenebilir. 1961de üniversiteden mezun olduğumda, bu durum neredeyse bir kuraldı. Bugünlerde ise istatistikler, üniversite mezunlarının, MBA derecesi alanlar da dahil, ilk on yıl içinde birçok kez şirket değiştirdiğini ortaya koyuyor.
Bunun iyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum, ne ise odur diye kabul ediyorum. İnsanlar aceleyle ve açlıkla hareket ediyor, kendileri için doğru işi bulmaya çalışıyor. Bu noktada da çeşitli düşünceler doğuyor:
Birincisi, doğru işi bulmak, zaman, sabır ve deneme gerektiriyor. Hepsinden sonra, gerçekten o işi yapabilip yapamayacağınızı bile düşünmeden önce, belli bir şey üzerine çalışmalı, onunla ilgili doğru bir hisse sahip misiniz sorusunu bir kenara ayırmalısınız.
İkincisi, doğru işi bulmanız, işinizi daha iyi yaptıkça giderek daha kolay hale gelecektir. Belki biraz acımasız görünüyor ama gerçeklik böyledir. Günün sonunda, yetenekli insanlar fırsatları toparlayabilenler olur. Doğru iş onları bulur.
Böylece, eğer iyi bir iş bulmak istiyorsanız, yapmayı sevdiğiniz işi seçin, beraber olmaktan hoşlandığınız insanlarla çalıştığınızdan emin olun ve her şeyinizi onlara da verin.
Bunları yaparsanız, harika bir işe kavuşabilirsiniz - ve artık o hayatınızdaki iş günü sıkıntısı ortadan kalkar.

17.TERFİ ETMEK ÖNEMLİ

Yukarıya doğru gitmek için, gerçekten yukarı gitmeyi istemeniz gerekir. Kimi terfiler, şans eseri yaşanır ama bu pek sık rastlanan bir durum değildir. Kariyer söz konusu olduğunda doğru olan, şansınızı kendinizin yarattığıdır. Tüm bir iş yaşamınız boyunca birkaç kez çalıştığınız şirketi, hatta mesleğinizi değiştirebilirsiniz. Ancak, hareketinizin hep yukarıya doğru olmasına dikkat edin. Beklentilerinizi aşın, işinizin ufkunu genişletin ve asla patronunuza sizin için sermaye harcamasını gerektiren bir neden yaratmayın. Sizin altınızda yer alan insanları yönetirken dikkatli olun, gözlem biriktirebileceğiniz görevlere yazılın, kendinize danışmanlar bulun ve hep pozitif davranışlar geliştirin. İşler ters gitmeye başladığında, bu dönem dönem kaçınılmazdır, onlarla başınız dik bir şekilde mücadele edin.
Evet, yapılması gereken bir dolu şey var gibi, ancak bu konularda bir kısa yol oluşturmak da mümkün değildir, bu aşamalardan geçmeniz gerekir. Tüm bu yolculuk boyunca, istediğiniz terfileri istediğiniz zamanlarda elde edemeyebilirsiniz. Ancak, nihai olarak tüm bir uzun yolu alırsanız amacınıza ulaşacaksınız demektir ve bu bazen umduğunuzdan da çabuk olabilir.

18.İŞ-YAŞAM DENGESİ KURUN

Başlıkta geçen dengeyi bir kez sağladığınızda, her şeyi bilip hakim olma konusundaki ihtiyacınız da epey bir azalmış olacak. İş dışında, yaşamdan ne istediğinizi belirginleştirmeniz lazım.
İşte ise, patronunuzun ne istediğini belirginleştirmeniz, onu anlamanız lazım. İleri gidebilmeniz için, onun istedikleri birinci önceliğe sahiptir. Nihai olarak her ikinizin birden istediğine ulaşırsınız, ancak anlaşma, söz konusu öncelik bağlamında sağlanacaktır. Performansın önemli olduğu destekleyici bir kültürel ortamda çalıştığınızdan da emin olmanız gerekir. İyi sonuçlar elde ettiğinizde kimi masraflarınızın karşılanacağından da. (Hatta bol bol harcırah alın. Gerektiği kadarını geri ödeyin, sonra hakkınızı yeniden doldurun).
İş-yaşam dengesini sağlayabilmek bir süreçtir. Doğru noktada durmak, tekrarla mümkündür. Deneyim ve gözlem arttıkça bu konuda daha iyi bir noktaya gelirsiniz ve sonunda belli bir sürenin ardından zorlanmadığınızı fark edersiniz.

19.KÖTÜ BİR PATRONA SAHİPSENİZ!

Mükemmel bir dünyada, bütün patronlar da mükemmel olabilirdi.
Filmlerde ve kitaplarda kötü patronlardan söz edildiği pek nadirdir, country ve western tarzı şarkıların çoğu için de durum böyledir.
Kötü bir patrona sahipseniz, öncelikle problemin kendinizde bulunup bulunmadığını bir düşünün. Bu elbette kolay değildir, ancak çoğu durumda kötü patron, sadece hayal kırıklığına uğramış biridir.
Eğer problemin kendinizde olmadığına ikna olduysanız, kendinize, şirketinizin kötü patronla iyi sonuçları birlikte barındırıp barındırmayacağını sorun. Eğer yanıtınız evet ise, yapılacak tek şey, zaten yapma arzusunda olduğunuz değişikliği gerçekleştirmektir. İşiniz kötü bir patrona tahammül etmeye değer mi? Eğer öyleyse, eskilerin dediğine uyup, yerinize oturmanız ve çenenizi kapatmanız icap eder.
Eğer değmeyeceğini düşünüyorsanız, kibar bir biçimde işten ayrılın.
Ve bir dahaki işinize başladığınızda, kötü patronu kötü yapan şeyin ne olduğunu, bunun sizi nasıl hissettirdiğini bütün ayrıntılarıyla hatırlayın, böylelikle patron olma sırası size geldiğinde, aynısını yapmayın.




               BEN MESAJLARI


İnsanlar his ve düşüncelerini anlatabilmek için iletişime girmek zorundadırlar. Hepimiz hayatımızda arkadaşlarımızın, çocuklarımızın, akrabalarımızın ve komşularımızın hoşlanmadığımız davranışlarını onlara bildirmek zorunda kalmışızdır. Bunu yaparken de epey zorlanmışızdır. Çünkü olumsuz bir tavrı karşı tarafa bildirmek risklidir. Karşı tarafı incitebiliriz, onda nefret hissinin uyanmasına vesile olabiliriz veya ters bir tepkiyle karşılaşabiliriz. İşte bu durumlarda iletişimin etkili olabilmesi için bazı metotlar kullanırız. Bunlardan birisi de “ben mesaj”dır.

Ben mesajının geniş çerçevede tanımını yapabilmek için “sen mesajı” ile birlikte ele almamız gerekmektedir. Ben mesajı, karşı tarafın olumsuz bir davranışını ona bildirirken nazarları kendi üzerimize çekip ben merkezli his ve düşüncelerimizin aktarılmasıdır. Burada sen mesajının tersi kullanılır. Sen mesajı ise, davranışta bulunanın davranışını kendi kusur ve noksanlıklarından kaynaklandığını hissettirilmesidir.

Örnek:
Çocuklardan birisi sınıfa geç kaldığı zaman öğretmen, çocuğun geç kalma davranışının sonucunun kendi üzerindeki tesirini anlatır. Yani çocuğa “senin geç kalman ve dersi bölmen ile benim dikkatim dağılıyor, konsantrasyonum bozuluyor. Dersi yeterli verimlilikte anlatamıyorum, arkadaşlarında dersi eksik anlıyor” türünden bir mesaj ben mesajıdır. Burada öğretmen davranışın sonucunun kendi üzerindeki tesirini anlattı. Fakat şu şekilde de söyleyebilirdi; “senin sınıfa geç kalmanın asıl sebebi, senin ihmalkarlığın, tebiyesizliğin ve tembelliğinden kaynaklanıyor. Bir daha sınıfa geç kalma!”

Yukarıda iki tür mesaj gördük. İlk mesajda davranışın sonucu anlatanı kendi his ve düşüncesi çerçevesinde karşı tarafın şahsiyetine yönenilmeyerek anlatıldı. Burada çocuğa karşı taraftaki insanların durumları amlatılarak çocuğun empati duygusuna vurgu yapıldı. Çocuk kendisini öğretmen ve arkadaşlarının yerine koymaya başlar. Çocuk, empati duygusunun kışkırtılmasıyla hatasını anlar, hatasını daha kolay kabul eder ve davranışını düzeltebilir.

Fakat ikinci mesajda ise, çocuğun direkt şahsına bir saldırı olduğu için çocuğun buradan yanlış yorumlara gitmesi ihtimal dahilindedir. Öğretmenin çocuğun şahsiyetine söz söylemesi çocuğun gururunu incitecektir. Öğretmen haklı da olsa çocuğun incinmiş ruh haleti hatasını kabullenmesini zorlaştıracaktır. Bu durumda çocuk öğretmenine karşı sert ve ön yargılı bir tutuma gider. Hatta belki de öğretmenin bu davranışından hoşlanmadığını farkederek intikam almak için bu davranışını bilinçli olarak tekrarlayacaktır. Öğretmenle çocuk arasında bir güven eksikliği olduğundan derslere de gerekli dikkati göstermeyecektir.

Bütün bu olumsuzluklar gözönüne alınarak sen mesajından ziyade ben mesajı kullanımaya dikkat edilmelidir. Fakat her zaman da ben mesajının kullanılması doğru değildir. Bazı çocuklar, ben mesajının verdiği mesajı anlamakta zorluk çekebilirler. Karşı taraftaki insanı pasif olduğu için ben mesajı kullandığı hükmüne varabilirler. İçlerimde bulundukları paradigma onların doğru algılamasını zorlaştırır. Bu durumda çocuğa sen mesajının kullanılması daha doğrudur. Çocuğu bu şekilde sarsarak paradigmasını kırmalı ve kendi hatası üzerinde düşünmeye yönlendirmeliyiz.

Yukardaki örneğe tekrar dönelim. Çocuk geç kaldığında öğretmen çocuğa birkaç kere ben mesajı ile iletişimde bulunur. Fakat bu çocukta ülfet ve vurdumduymazlık oluşturabilir. Öğretmenini patif ve korkak olarak değerlendirebilir. Çocuğun içersinde yanlış bir gurur ve izzet oluşturur. İşte bu durumda çocuğun kusur ve noksanlığı gösterilerek yani “sen mesajını” kullanarak çocukta bir sarsıntı meydana getirmek (kangıren olmuş bir parmağı kesmek nevinden) doğru bir hareket olabilir.

Ben mesajının çatısı nasıl kurulur?

Hoş olmayan hislerimizi karşı tarafa iletmemizin asıl sebebi karşı tarafın davranışının sonucundan kaynaklanır. Yani davranışın sonucunun bizi engellemesidir. Çocuk eğer izinli olarak geç kalsaydı buna hazırlıklı olduğumuzdan bu davranışın sonucu bizi rahatsız etmeyecekti. Fakat haberimizin olmadığı bir ortamda böyle bir davranışın sonucu hem biz hemde sınıfı rahatsız etti. Çocuğa ben mesajında sonuç gösterilmelidir. Çatı buna göre kurulur.

Ben mesajının üç kısmı vardır :
a)      bizi engelleyen davranışı açıklamalıyız,
b)      davranışın bizde uyandırdığı hissi anlatmalıyız,
c)      davranışın sonucunu anlatmalıyız.

Yukardaki örneği bu formata uyduracak olursak;
Davranışın açıklanması:
Geç kaldığın zamanlar...
Bizde uyandırdığı hisler:
Benim ve sınıfın dikkati dağılıyor ve benim konsantrasyonum bozuluyor.
Davranışın sonucu:
Bu benim verimimi düşürüyor ve sınıfın dersi anlamsını zorlaştırıyor.

Bazen bu çatı tamamen bu şekilde oluşturulmayabilir, hisler anlatılmayabilir. Fakat sonuç her zaman gösterilmelidir.

Son olarak konumuzu başımdan geçen manidar bir olayla noktalamak istiyorum. Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü üçüncü sınıftaykenbir firmaya staja giderdik. Çalıştığımız firmada ikinci sınıf stajerler de bulunurdu. Bunlardan birisiyle (Umut) beraber çalışırdık. O çıraklık yapardı, ben ise kalfa idim.

Birgün bir arızada çalışırken ben Umut’tan pense istedim. O işi takip etmesi gerekirken arkadaşı ile sohbet ediyordu. Birkaç kere seslendim. “geliyorum” demesine rağmen gelmedi. Fakat elektrik arızası ile uğraştığım için hem tehlike içersindeydim hem de işin çabuk bitirilmesi gerekiyordu. Nihayet geldiğinde O’na “ne kadar ihmalkar, tembel, çocuk ruhlu olduğunu” söyledim. Umut çok kızmıştı ve bana dönerek “abi bende seni abi olarak biliyordum, senin bu sözlerin beni çok incitti” dedi. Umut’un bu sözleri karşısında çok pişman oldum. Biraz daha nazik olmam gerektiğni, anladım. Daha sonra da karşılıklı özür dileyerek birbirimizin gönlünü aldık.

Bu örnekte de görüldüğü gibi ben haklı olmama rağmen “ben mesajını” kullanmam yerine sen mesajını kullandım. Karşı tarafın kalbini kırarak haksız duruma düştüm. Fakat Umut buna rağmen olgun davranarak ben mesajını kullandı. Benim insanlarla ilişkilerimde daha ölçülü olmam gerektiğini vurgulayarak bana bir ders verdi.

---------------------------------------------------







                                        ALTI DÜŞÜNCE ŞAPKASI

ALTI DÜŞÜNCE ŞAPKASI YÖNTEMİ NEDİR?
Belli bir konuyu görüşmek, bir problemi çözmek yada bir konuda karara varmanın gerektiği toplantılarda, toplantıya katılanlar genellikle daldan dala atlamakta, herkes konuya farklı açıdan yaklaşmaktadır. Bu da çok fazla zaman kaybına ve sonuçların ortaya çıkmasında güçlüklere neden olur.
Altı Düşünce Şapkası Yöntemi, düşünce ve önerilerin belirli bir düzen içinde sunulması ve sistematikleştirilmesi için kullanılan bir yöntemdir. “Şapkalar” düşüncelerin ayrıştırılması için kullanılan bir semboldür. Şapkaların rengi değiştikçe, rengin simgelediği düşüncelerin belirli bir düzen içinde sırasıyla aktarılması beklenir.

ALTI DÜŞÜNCE ŞAPKASI YÖNTEMİ NASIL UYGULANIR?
Katılımcılara üzerinde görüşme yapacakları konu verilir. Tüm katılımcıların konuya yaklaşırken aynı şapkayı giymeleri yani konuya aynı şekilde yaklaşmaları istenir. Şapkaların renkleri aşağıda verilen düşünme yaklaşımlarını simgelemektedir.

BEYAZ ŞAPKA:
§Net bilgileri içerir (Tarafsız Şapka)
         §Görüşülen konu ile ilgili net bilgiler, sayılar, araştırmalar, kanıtlanmış veriler ortaya konur.
         §Hangi bilgilere sahibiz?
         §Hangi bilgiler eksik?
         §İhtiyacımız olan bilgiyi nasıl elde ederiz?
        
         KIRMIZI ŞAPKA:
§Duygular bu şapkada hesaba katılır. (Duygusal, Kişisel Şapka)
§Görüşülen konu ile ilgili olarak, kişilere hiçbir dayanağı olmadan hislerini söyleme şansı verilir.
§Bu olay, durum, öneri, sorun vb. hakkında neler hissediyorum?
SİYAH ŞAPKA:
§Tehlikelerle alakalı olan şapkadır. (Kötümser şapka, tedbir şapkası)
§Konunun riskleri, gelecekte doğurabileceği problemler, eleştiriler ortaya çıkarılır.
§Bu önerinin bize zararları neler olabilir?

SARI ŞAPKA:
§Avantajların ortaya konduğu şapkadır.(İyimser şapka,yararlar şapkası)
§O işin avantajları ortaya konulur. Getirileri gözönüne alınır.
§Bu olayın bize sağlayacağı çıkarlar(yararlar) neler olabilir?

YEŞİL ŞAPKA:
§Yaratıcılıkla ilgili şapkadır. (Yenilikçi, üretken, alternatifler şapkası)
§Konu ile ilgili alternatifler nelerdir?
§Yaratıcılık ön planda tutulur ve toplantıya katılanların yaratıcı olmaları teşvik edilir.
§Önemli olan fikrin saçma olup olmadığı değil; orijinal, yeni, üretken olmasıdır.
§Bu konudaki değişik önerilerimiz neler olabilir?

MAVİ ŞAPKA:
§Sonuçların ortaya konduğu şapkadır. (Serinkanlı durum analizi, kontrol Şapkası.)
§Düşünce sistemleştirilir. Toplantının sonuçları ortaya çıkarılır ve özetlenir.
§Ne oldu? (geçmiş)
§Ne oluyor? (şimdi)
§Sonra neler olmalı? (gelecek)

Katılımcılar şapkaların tümünü belirli bir düzen içerisinde takarak düşünce ve önerilerini sırayla aktarırlar ve böylece toplantı hedefe ulaşır.


          




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder